18 Temmuz 2010 Pazar

kesik ayaklı adamların ülkesi


...
ben sana kesik ayaklı adamların ülkesinden bahsettimmi hiç?
etmedim mi?
evet, bunuda sakladım senden, korkmayasın diye...
...
o ülkede sevgili
hiç bir insanın ayağı yoktur,
daha çıkmadan yola
kesmiştir ayaklarını sevgilileri;
bir daha dönülmesin diye geri!
ve konuşamazlar;
birer uğultudan ibarettir sesleri.
ağlama kokusu var rüzgarlarında
/birinde biri gülmüş,
tekmili gözükmüş dişlerinin
ve dişlerini sökmüşler düşlerinin
sonra onu asmışlar!/
yasak
gülmek yasak sevgili
orada gülmek yasak!
kuytularında hüzün çeker hüzünbazlar,
uyuşurlar...
ve her daim gecedir;
kayıp gitmiştir tüm yıldızlar.
yağmurlarında tuz tadı var,
"ah!" lanmış asittendir;
dokunduğu yeri yakar...
yani sevgili,
kısası makbüldür sözün
orası
ölü aşıkların gittiği yerdir;
cehennemdir!
...
evet sevgili,
içimde bir ülke var benim;
kesik ayaklı adamların ülkesi
ve o ülkeye giden asla geri dönmez!
haylidir hazırlanıyorum
haylidir uğurlamak için can atıyorsun sende
ha bire yolluklar hazırlıyorsun
"git!" demesende!
bırak,
hiç bir şey hazırlama sevgili...
hem,
sana geldiğimde ne'm vardı ki?
bir parça deniz kokusu çalmıştım teninden,
zulama koymuştum,
bir parçada gözlerinin renginden
onlarıda al,
bilirim lazım olacak;
bilirim senin hanen asla boş kalmayacak!
evet sevgili
yolculuğa çıkıyorum
geri dönülmeyen yere;
kesik ayaklı adamların ülkesine...
ben gidiyorum,
"aslında kalandır terk eden" demiş ozan
sen kalıyorsun
ve
terketmenin hazzını yaşıyorsun...
...
sana bir çift kesik ayak bırakıyorum,
bileklerimden aşağı,
"ah!" ım olsun,
al!
o da senin günahın olsun!
hoşça kal!

13 Temmuz 2010 Salı

Yılgın Atın Türküsü


"bizi güllerin iklimi tüketti,

toprağı yaran filize vurulduk...

o vahşi beyaz at alıp başını gitti,

bir yaz yağmuru gibi unutulduk..."
a.kaya


...
ürktü

o vahşi yaylalardaki

o vahşi at,

sırtlanıp dağlarını,

bulutlara bulutlara...

...

son yılkıdan arta kalandı,

arta kalandı kurt dişlerinden,

korkunç iştahından yırtıcıların...

sıcaktan,

soğuktan,

kıtlıklardan,

yangınlardan arta kalandı...

tevekkül içindeydi verdiğinde yelesini eline,

aklının uçundan dahi geçmedi ihanet!

haşa!

...

ama ihanet!

ama ihanet!

evet!

ihanet!

öyle farzet!

...

anlama,

boş ver!

ve

sinsin içine

onun yakalandığı fırtına,

rahat et!

...

o vahşi at

toplayıp kendini,

bulutlara bulutlara...