28 Ocak 2011 Cuma

sevdan memleketim

ve
sen
hasretim,
dumanında tütünümün,
çayın deminde,
nefesimde her daim
yani
sevdiğim
ben
seni
memleket gibi sevdim...

...
benim memleketimde
tüm çocuklar hazanda doğardı,
bulut gözlüydü hepsi
ve
sağanak bakarlardı gözlerine adamın,
dokunsan ....
ağladılarmı
yaprak yaprak dökülürdü ağaçlar
sarı bir hüzün; anadan üryan...
gök kuşağı vardı var olmasına ya
sen gülmeden çıkmazdı güneş,
senin ise ağlamak yazılmıştı alnına...
ve
benim memeleketimde doğan çocukların
hasret işlenir sol yanına mintanlarının
yine de sana çıkar tüm yolları
varsın ayrılık olsun her sokak başı...
ve
benim memleketimde doğan çocuklar
kavga eder gibi yaşarlar aşkı...
...
benim memleketim senin sevdandır
kaf dağının ardında...

17 Ocak 2011 Pazartesi

seni bulmuşam sonradan

"bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
bilmezler nasıl sevdik,
iki yitik hasret,
iki parça can..."
a.arif

...
aslında bitmiş değildir hiç bir şey,
aslında sıcacık bir somundur gün
ben yaşamaya bir o kadar aç...
...
kayıp bir zamanı aramak gibidir aramak seni
/ah yüreğimin atlantisi;
kayıp kıtası yüreğimin,
coğrafyamın iz bırakmadan yiteni
ahhh!/
"bir daha hangi ana doğurur bizi" demişti şair
söylermisin,
bir daha hangi ana?
sen ne zaman yitmiştinde ben seni buldum,
nasılda habersiz çekip gitmiştin...
kaç iklim değiştim biliyormusun,
kaç coğrafyada lime lime bıraktım yüreğimi?
tam izini bulurken,
tam sarılacakken,
sen değildin hiç bir yüz!
ellerimde öksüz bir sancı...
uzun boylu susardım sonra,
gidenlerin asla dönmeyeceğine olan inancımla,
küserdim...
arayışları öldürürdüm;
ayaklarına pranga vurup!
uzun boylu susardım,
toprakları çatlardı bahçelerimin,
tüm bulutlar ketum,
bir damla sır vermezdi / sana dair
solmaya dururdu yeşillerim
sürgünlerim açmadan daha...
sürgünüm
kimbilir
şimdi nerde?
düşerdim yollara yine,
ben; tüm durakların ahbabı
tüm kalabalıklar tanıdık,
bir o kadar yabancı
ve
hepsi hiç bir şey bilmezdi,
ne bir resmin vardı elimde,
ne adın,
kayıp adreslerin meçhulüydün
ve
ben
seni arıyordum...
bir gece yarısıydı ömrümüzün,
usandım!
zulamda sakladığım son kuytuya girip,
son mermiyi sürdüm namlusuna tabancamın,
şakağına dayadım yüreğimin,
vurup kendimi,
cesedimi köpeklere atacaktım,
o kadar ümitsizken yani,
sıcak bir selam oldu adın...
bir çay yaptım kendime,
bir sigara yaktım...
dem'inde,
dumanında gelip kuruldun...
mavi bir geceydi,
bekleyişleri yaktık,
arayışları,
bulamayışları yaktık,
külünü savurduk rüzgarda...
tabancamı denize attım,
kuytumu bağlayıp boynuna...
...
geldin,
baksana kahverengi penceremden dışarı
baksana nasılda doğmuş güneş,
baksana nasılda yemyeşile kesmiş güz,
ve
tüm kuşlar artık bahara inanıyor,
sende inan
ve
söyle,
bir daha hangi ana doğurur bizi,
bir daha nasıl böyle severiz birbirimizi?
...
şimdi,
acıyı bal eyleme zamanıdır
ve
biraz sabır
biraz,
ben seni aradağımdan çok daha az...
...
kırlanqıç

12 Ocak 2011 Çarşamba

unutma

"adını bile koyamadığın bir boğunç dolmakta şimdi yüreğine
ve
usulca ağmaktadır gözlerinin peteğine ağulu bir hüzün"
a.telli

o
korkak gecelerde
vurulurdu;
kana batardı çığlıklarımız,
martılar ıslanırdı
kırmızı kırmızı,
biz uslanmazdık...
bir dün ölüsü kalırdı geride;
fersude...
ay ışığı yorgun,
biz yaralı...
avuçlarımızı doldurup denizle
yaralarımızı dağlardık,
umut edip bir başka güne,
giderdik...
aslında hiç bir "yolcu yolunda gerek" değildi ya!
işte,
yinede...
...
sen bu nefeste kim bilir neredesin,
bu göz kırpış süremde,
bu an'ımda
neden yanımda değilsin?
...
gece soluk soluğa
ter içindeyim;
ıslağım,
üşüyorum...
gel,
kibritini çak,
tutuştur cesaretimi
kibirimi yak,
sana inanmışlığımı kurut,
...
unutma!
...
kırlanqıç

7 Ocak 2011 Cuma

sadece parmaklarım kırıldı

hiç,
sadece parmaklarım kırıldı...

küsme ne olur
zifir kokan harflerle yazamıyorum sana,
sarhoş kelimelerle...
hem
sana küs değilim ben
sadece,
hani der ya şarkı
"biri, hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu"
dilini kesti parmaklarımın...
...
haketti!
parmaklarım canım,
parmaklarım ihbar etti yüreğimi
şaşkın harflerle,
ama kendi kırıldı...
yok
yok
sana küs değilim ben,
üzerine alınma ne olur
sadece umut sarıyorum kırıklarıma
dili çözülür yine...
sen yinede pencereni aralık tut,
bir bakmışsın
bir gece
binmişim ayışığının sırtına yine...
...
sen
yinede
umut
umut
umut
...
unutma
...
kırlanqıç

4 Ocak 2011 Salı

yorgun aşklar zamanı

"öyle yıkma kendini öyle mahsun, öyle garip"
a.arif

biz
hiç bir şey yapmadık!
hiç bir şey!
gülün yaprağına dokunduk sadece,
yaprağın çiğine
susamış parmak uçlarımızla,
sabah güneşleri o kadar yavandı ki...
gül yandı yaprakta,
yaprak yandı parmakta
ve
yürekte aşk...
...
resimler çizdik bulutlara,
şarkılar söyledik,
şiirler okuduk,
bildiğimiz ve bilmediğimiz dillerde
/bir latin halk müziğinde notalarını öptüğümü hatırladım bu an,
buğday türküsünde neruda'nın dizelerini
dudaklarında,
frida'yı öptüğümü parmaklarında/
hepsi bir o kadar biz
bir o kadar bizdi ki;
efsane olurken aşklar
ellerin ellerimdeydi...
ne mecnun mecnun'du
ne leyla leyla...
mem-û zin'i yazarken ehmedé xané
yaşayan bizdik,
nazım'ın tahir ile zühre'si dünki çocuk!
aşk bir o kadar bizdi ki...
ama
biz yabancıydık herkese
aykırıydı güldüğümüz
sevincimiz aykırıydı
karanlık suratlara...
ve
ikimiz bir uçurtma olup durduk
rüzgara karşı...
...
hiç
bir
şey
yapmadık biz!
tut elimi şimdi benim,
alıp çiğ damlalarımızı,
şarkılarımızı,
şiirlerimizi...
kesip ipini uçurtmamızın
gidelim,
yasla başını omzuma...
düşünsene bir, biz ne depremler atlattık, kaç yangından çıktık, kaç pusudan,kaç kuşatmayı yarıp geçtik?
okyanuslar geçtik biz
dalgalı,
derin,
karanlık...
şimdi bir derede cılız bir rüzgar
bizi batıracak öylemi?
"yoruldum" deme bana
ya da "sen git kendini kurtar" deme sakın!
bir yoldayız biz
ve
yoldaşız
hiç bir yargıya teslim etmeyeceğim seni,
hiç bir vicdana sığındırmayacağım,
hiç bir göze "af" diye bakma!
hiç
bir
şey
yapmadık biz
sevmekten başka!
...
a&m