21 Ocak 2012 Cumartesi


öpüyorum önce
sonra yağmura bırakıyorum adını
say ki adın bir japon feneridir
bir çocuğun suya bıraktığı,
karanlığı turuncuya boyamak için...
rüyaya vuruyorum kendimi
mavi mavi kanıyor gece
kınsız bir bıçak gibi çırılçıplak ve arsızım
bir daha vuruyorum
bir daha
sen olup akıyor içime hece hece...
saçlarını özlediğimi anlıyorum
elimi uzatıp altın başaklı tarlaları okşuyorum
kehribar rengine boyanıyor ellerim
çatlamış dudaklarıma sürüyorum
nasılda susamışım
nasıl!
eflatun yelkenli gemiler geçiyor gecemden
hepsinin pruvasında sen
/sahi,
biz kaç buzulu sulara gömüpde geldik buralara?/
o
ufacık iskele benmişim meğer
kollarımı açıyorum açabildiğimce
yunusların yaralarını öpüyor dudaklarım
mora kesiyor
sen
bana geliyorsun...
-
gece dolu dizgin koşuyor
deli taylar gibi
nefes nefese kalıyor bedenim yokluğunda
tuzaklar kuruyorum sabahına
sabahlarına
çiçeklerden...
-
bekle
bir gece ayışığıyla birlikte süzülüp
pencerenden içeri
ılık bir şarkı gibi...
-
susamışım
su gibi bekle...
-
simurg/kırlaangıç/