23 Aralık 2008 Salı

Usta Beni Öldürme


USTA BENİ ÖLDÜRME
“…Yılan ağzından çıkıp ta geliyorum,
Boğulmaktan kurtulup ağular içinde…
Ağıtları,
Zılgıtları susturup biraz daha…
Biraz daha zaman çaldım tanrıdan
Biraz daha sevebilmek için seni…”
***
Niye böyle ustam?
Ben ki senin mahpushaneni sevmişken,
Ben ki gönüllü müebbedinken,
Ben ki infazına sevinçle, çocuk telaşıyla çığlık çığlığa gelmişken.
Sendeki af,
Bendeki firar dürtüsü neydi be ustam?
Tel örgülerinde açan güllerim,
Ya onların öksüzlüğünün suçu hangimizde ustam?
Kapını aç,
Kelepçelerimi,
Prangalarımı hazır et,
En soğuk,
En karanlık,
En kuytu hücrene at beni…

Ne kuş görmek isterim,
Ne güneş,
Ne de bir parça mavi.
Esmese de olur rüzgâr,
Uçurtmam olmasın ne gam be ustam?

Sade senin için olmak varmış,
Sade sana ait olmak, hiç kimseye paylaştırmadan kendimi…
Bir söğüt olmak mesela ustam bir söğüt
Susuz, topraksız…
Dallı budaklı,
Kökleri havada asılı bir söğüt
Ve hiçbir kuşu kondurmadan üstüme…
-Kondurmadım ustam… Senden başka…
Her gülüşü nasıl yasak kıldıysam yüzüme işte öyle ustam
Hiçbir davete dönüp bakmadan
Kısır tuttum yüreğimi sen yokken,
İğdişli idi sevdam…-
/Çınar ağacı deme, o kadar uzun yaşamaya ne ben niyetliyim ustam ne yazgımı yazan zat. Söğüt yetişir, artar bile… Hem senin narinliğine başka hangi ağaç yakışır ki? Hadi gel, her bir dalını güzel tuttum, her bir dalını temiz… Geleceğin yollara bahar sermişim ustam… Hadi… Bir daha, hiç dönmemek üzere… Hadi be ustam…/

Ya da ne bileyim bir bulut olmak
Dokunmadan hiç kimseye
Ve hiçbir yere
Tertemiz sana yağmak
Kana kana kandırmak seni bana
Doyurmak…
Bana kurak sakladın mı kendini ustam?
***
Şimdi atıyorum kendimi sana doğru
Arınıp her şeyimden,
Anadan üryan, yalın bir yürek…
Hani kayıp gitmiştim ya
İşte öyle kayıp geliyorum yeniden sana doğru…
İpleri,
Merdivenleri,
Halkaları,
Fileleri es geçiyorum…
………………
Uzan biraz daha
………………
Usta beni öldürme…

Asivemavi36/Feridun

15 Aralık 2008 Pazartesi

Bu incecik bir veda havasıdır...




Uzun zamandır direniyorum.
Ne gideceğim belli ne kalacağım.
Hiç kimseye hiçbir şey demedim, paylaşmadım kimseyle.
Demet Akbağ’ın “Sen hiç ateşböceği gördün mü?” adlı oyununu izleyeniniz oldu mu? O oyunda “insanın iç acılarının toplamı” diye bir söz geçer. Beni oyun ve oyunun isminden daha çok o kelime etkilemiştir.
Ne zamandan beridir iç acılarımı hesaplıyorum. Ne kadarda biriktirmişim meğer, ne kadar alacaklıymışım hayattan. Ve ne kadar çok genim varmış benim, derecelerini hiçbir açıölçerin ölçemeyeceği... İçi tıka basa irin dolu genlerim…
Niye böyle oldum? Ki ben her şartta gülmeyi başarabilmişim diye düşünürken kendime oyun mu oynuyormuşum? Kendimi kandırıyormuymuşum? Niye böyle? Niye?
Uzun zamandır düşünüyorum.
Uzun zamandır kendimi toparlıyorum; gezdiğimiz o kentlerdeki çocukluğumu, büyüdüğümü, arkadaşlarımı, sevdiğim kızları…
Anca toparladım ve bir zamandır durup onlara bakıyorum. Silik, sıradan bir yaşantı diye biliyordum ama ne fırtınalar varmış. Acaba diyorum bu yorgunluk o fırtınadan mı kaldı? O ufacık yaraların iyileşmediğimi? Demek ki tükürceğimizi sürünce geçmiyormuş, demek ki içe atıyormuş, demek ki sakla yaranı gelir zamanı imiş…
***
Kaç zamandır size gelemiyorum. Bu hafta sonunu size ayırmıştım, hepinizin yazılarına, sayfalarına birer gülümseyiş bırakacaktım, birer dost öpüşü…
Niye bilmiyorum ilk önce “eylemce” nin sayfasına gittim…
Böyle bir yazı vardı…

Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Don Kişotlar 'a, ateş hırsızlarına, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya…”
Kazım Koyuncu

Ve bir yorum bıraktım.
selam sıcaklığındaki çocuk
kül rengi bir sabahı bırakıp penceremizin dışına
” diye…
Güldüm sonra…
Sonra kaç kül rengi sabahım olmuş onları saydım. /Ben bu kavanozda bilyelerimi biriktirirdim oysa/
Kim penceresini açtığında benim bıraktığım kül rengi sabahı sahiplenir benim gibi, kim yığar isim be isim? Hem ben kime selam sıcaklığında olabilmişim?
***
Annesinin elinden kopup kırlara koşan bir çocuk oluyorum birden, tepeden tırnağa sarıya boyanıyorum, kırmızıya, beyaza, eflatuna…Ona koşuyorum tekrardan elini tutuyorum, diğer elimde çiçekler… Çiğdem diyor, gelincik, çoban yastığı, benöyşe… “anne… papatya ve menekşe” gülüyor… Birden elimi bırakıyor “Burada beni bekle, gelip seni alacağım” diyor…
Kendimden geçmişim, ter içindeyim bir çift kocaman kanat esintisi… Annem başucumda yanan mumu söndürerek gidiyor tekrar… Gelişini bilmediğim gidişler, kaçıncısı olduğunu da bilmiyorum.
***
Sayfalarınıza gelemiyorum.
“Nilce” ye yaz demiştik… Ne kadar da kolay gelmişti. Ne kadar haklı imiş küsmekte.
Nerede acaba şimdi? Şimdi ne yapıyor? İyimi?
Gelemiyorum, yazamıyorum…
Bağışlayın… Ki ben yorulmazdım hiç sizi okumaktan, her birinizden değişik lezzet.
Ne yalan söyleyeyim bazı yazılar benim için pırasa yemeği gibiydi / yada tarhana / Yutkunuyordum… ama yinede çok ama çok güzel yapmıştınız. En lezzetli pırasa ve en lezzetli tarhanalardı, ben bildiklerimden değildi ;)
***
Halen sayfalarınıza gelebilme ihtimalim var ama çok duygusal anımdayım, değil sayfanıza gelmek adınız aklıma geldiğinde bile gözlerim doluyor gerçekten…
Ben dualara inanmam. Çünkü benim tanrım kul sözüne bakmazJ
Yarın sabah tüm iyi dileklerinizi yanıma alarak gidiyorum…
Ve en yakın zamanda dönüp bu yazıyı yayından kaldırmayı çok ama çok istiyorum…
Hepinizi çok seviyorum…
Hoş kalın… Şimdilik / Bence – temennimce/

asivemavi36