30 Eylül 2010 Perşembe

gece saat bilmem kaç


...
dün gece
sen
yorgun gözlerinle
ayışığını beklerken
ben,
sokaklara vurdum kendimi,
seni aradım...
birileri
sokağımı çalmıştı,
yerine,
derin,
karanlık bir kuyu bırakmıştı
düştüm...
.
bilmem
yıldız varmıydı senin gecende,
yine öylemiydi;
gözlerim gibi;
bir yumulup
bir açılan...
.
hiçti dün gece benim gökyüzüm
birileri
katranla boyamıştı
düştükçe dokunuyor,
dokundukça bulanıyordum...
bulandıkça karanlık!
evet,
dün gece
korkunç,
kapkara bir düş-tüm...
.
dün gece
bir karanlık
bir kuyu
bir yusuf'çuk
ve
en aç
yarasalar asılmıştı
tüm yelkovanların üstüne
zaman
sensizlik kadar ağır
ben,
sessiz karanlık / lara düş / tüm
bir o kadarda korkak...
.
"senin ayışığı vaktindir şimdi" dedim,
"şimdi,
şu anda,
buğulu gözlerinde
utangaç nilüferler"...
ve
ben
bu gece yusuf/cuk'sam kuyularda eğer
senin gözlerindeyse nilüferler...
bana nilüfer gerek...
.
.
.
sonra
senin ayışığı tanrın
tuttu elimden,
elleri sendin...
...
ben;
yusufçuktum;
kuyular firarisi...
sen;
dingin sularımın utangaç nilüferi...
...
a&m

2 yorum:

  1. köksüz bir nilüferim şimdi

    dağınık sularda
    toparlanma sancısı
    vurur kasıklarıma..
    ve ben,
    her gece
    saatin bilmem kaçında
    doğuramadığım kendimi
    düşürürüm
    kan revan
    kalırım bir satırda..

    YanıtlaSil
  2. Utangaç Nilüfer'in de kuyular firarisi yusufçuğu beklediğini düşünüyorum...

    YanıtlaSil