20 Kasım 2010 Cumartesi

an

yağmur terkediyor şehrimi
bir ay ışığı
lal bir mumu yakıyor
mahkemeler kuruluyor en salaş meyhanelerde
tanığım keman sesleri
ama dinlemiyor hiç bir makam
hükmümü veriyor neyler
tüm kanunlar benim infazım üzre çalıyor,
seni özlediğimi asıyorlar boynuma,
vuruluyorum
şarkıların en can alıcı yerinde

günlerden bu gündü
saatlerden bu saat
anlardan bu an...
yağmur,
sen,
ben;
üçümüz,
birde hüzzam bir şarkı
"bütün kuşlar vefasız"
...
bir dere kenarıydı,
akşamı kırmızıya boyayan sarmaşıklarda dokunmuştuk bir birimize
sar
m/a
şık
bir ince hüzündü...
okul kaçağıydık,
yok yazılırdı defterlere adımız
ve
ben
açtım,
bağırasım vardı
çocuklar gibi
avaz avaz
utanmak nedir bilmeden,
seninse ellerin vardı
ve
hazırdı
kapamaya ağzımı...
/leylaklar kopartıp atardım suya,
dolanıp sana gelirdi...
sendeydi her suyun,
sendeydi her yolun
başlayışı
ve
bitişi
herşey sende başlar
herşey sende biterdi...
uzun bir deresin avuçlarımda;
kader çizgimsin
bazende keder.../
şaraba itekledim,
çakır keyif ettim geceyi
sarı sarı öptüm yapraklarını ağacın
hatta türkü bile söyledim
cehennem kırmızılar utandı...
günlerden bu gündü
saatlerden bu saat
anlardan bu an
yağmur bile aynı yağmur
ama
sen
yoksun...
...
hadi
gel
umudumu harla yeniden
yüreğime su vermem gerek,
zaman kavga zamanı,
silahsızım
ve
bilirsin
ben
su bile içerken
kavga eder gibi...
bilirsin
soluk soluğa,
bilirsin
aç bir çocuk gibi;
bağıra çağıra
kendimden geçerken...
...
kurudu yalnızlıktan
dilim-e dokun,
dudağıma...
...
akşam ağlıyordu;
bulut bulut akıyordu
gözlerinde
/
gözlerimde
bir ben ıslanıyordu
ben;
çıplak,
yalınayak,
üşümüş...
...
saatlerden bu saatti
dilimin ucunda
bir martı,
buluttan kanatları...
"ne?"
diyorsun
"ne düşünüyorsun?" diyorsun,
kaçamak yanıtlar veriyorum,
dalgın elbiseler giydiriyorum sus'uma
"hiç" diyip kestirmeden düşüyorum
yüzü koyun
üstüne,
ağzım dolu aslında
ben
unutmuşum konuşmayı,
kelimeleri doğrultamıyorum;
kuramıyorum hiç bir cümleyi...
tüm savaşların yenilmişi,
yara içinde;
sakat
ve
zincire vurulmuş;
kalkamıyorlar ayağa,
"lal" de sen buna...
...
dilimin ucunda bir martı çırpınıyor;
dişlerimin arasında,
canını yakıyorum,
canımı...
...
yağmur terkediyor şehrimi
bir ay ışığı
lal bir mumu yakıyor
mahkemeler kuruluyor en salaş meyhanelerde
tanığım keman sesleri
ama dinlemiyor hiç bir makam
hükmümü veriyor neyler
tüm kanunlar benim infazım üzre çalıyor,
seni özlediğimi asıyorlar boynuma,
vuruluyorum
şarkıların en can alıcı yerinde
an
o
an; gittiğin akşamlar gözünü bırakıp arkada
an; o yalancı ayrılıkların başında
seni bırakamadığım zaman...
...
martılar,
ay ışığı,
ben
senin bıraktığın yerde
ve
kulağım
kirişlerini parçalar
ayaklarının sessizliğinde,
gel!
sus'tan arındırdım dilimi
çabuk gel
özlediğinden çok gel
özlendiğin kadar gel...
...
a&m

4 yorum:

  1. "hadi
    gel
    umudumu harla yeniden
    yüreğime su vermem gerek,"
    ...
    ...
    umutlar, bir çocuğun elinde balon misali...
    ne yazık ki ya şımarık bir başka çocuk tarafından iğneyle patlatılır ya da patlatılmasın diye göklere salınır...
    her iki durumda da çocuk balonsuz kalır... :(

    YanıtlaSil
  2. gerçekten harika bir şiir gönlüne sağlık düşündüm ne yazılır yorum olarak ve bir şiirimi yazmaya karar verdim umarım beğenirsin...

    Ay turuncu
    Ay yalnız
    Ay sensiz aynı benim gibi…
    Ben sensizlikleri bölüyorum
    Sen bensizlikleri topluyorsun

    Çok şey istediğim yok, aslında geceden
    Bir şey söylesinler
    Biraz senden, Biraz benden

    Yumuşak dokunuşlarla yokluyorum zamanı
    Hayat hırpalayarak seviyor çocuklarını
    Işık yağmurları basıyor bütün boşlukları
    Bir sen ıslanmıyorsun
    Bir de ben

    YanıtlaSil
  3. Anjelika
    ...
    anlamadım ne demek istediğinizi işin açığı,
    umutlarına sıkı sıkı sarılmalı insanlar...
    benim umudumun patlatıldığı yada bıraktığım yok, sıkı sıkı sarılmışım umuduma...

    YanıtlaSil
  4. Nehiro
    ...
    teşekkürler,
    bu şiiri kullanacağım haberin olsun
    ve
    birde resim isteyeceğim :))

    YanıtlaSil