14 Aralık 2010 Salı

yaşam kurşun gibi ağır...

kızıl kanımızda başlayan çürük;
hiç kimsenin hiç bir şeyi olmamak,
umursanmamak,
unutulmak,
sadece akılların bodrum katında küflenmiş bir hikaye olmak...

ve
hayattı akıp giden
parmaklarımızın arasından,
kısacık bir ırmaktı,
biz sonsuz sandık,
umursamadık...
farzetmekten ibaretti herşey
herşey ertelemekle geçti
kocaman ve dipsiz bir torbaydı yarın,
içine geleceğe dair ne varsa tıka basa doldurduğumuz,
çöpe attığımız sonra...
son baharımızda
dalımıza takılı kalan son yaprağımıza umut bağladık
henüz sarıya tam dönmeden daha...
hangimiz yaprak,
hangimiz son güneş?
...
ne güzel seyrederiz kızıla çalan yaprakların soğuk yangınlarını / öykülerini bilmeden...
bizide öylemi severler; uzaktan kızarmış son rengine bakarak ömrümüzün,
sevip sevip giderlermi önümüzdeki kışla başbaşa bırakarak?
herkes çekilince başlayan rüzgar,
her sabahında ömrümüzün parmaklarını sızlatan kırağı
küsmelerimiz
ve
bir sabah bizi terkeden dal
sonra
kızıl kanımızda başlayan çürük;
hiç kimsenin hiç bir şeyi olmamak,
umursanmamak,
unutulmak,
sadece akılların bodrum katında küflenmiş bir hikaye olmak
ve
bir ilkindide
hiç tanımadığımız bir imamın
inanmadığımız dilde okuduğu sal'a
ve
herkesin riyakarlığı bir daha ;"iyi bilirdik"
aslında
iyi bilen bizdik
ve
kötü yanılan!
/hangi anne gelip yıkar yüreğimizin kanayan dizlerini bu son düşüşte,
uyuduğu uykudan?/
...
oysa
ne kelebekler konup konup geçmişti üzerimize,
ne güzel şarkılar söylemişti aşkın binbir dilinde yaz böcekleri...
biz her güneşte daha rengarenk
her geçen gün dahada güzel...
ne güzel inanmıştık
kendimizi kandırmıştık yada...
...
kelebeklerin, böceklerin, günlerin, güneşin,ayın, yıldızların ve hatta yağmurların bile sadece an'lık heveslerinin kasıklarındaki edepsiz sancı dinene kadarmıydı sevildiğimiz?
ya bizi hiç bırakmamasına köklerimize sarılan, yalvaran,ağlayan toprağa ne demeli?
...
birden farkederiz ki
çekip gitmiştir rüzgarlar,
uçurtmalarımızın en son gayreti asılı kalmıştır havada
son bir umutla
ve
yaşam kurşun gibi ağır...
...
sevme demidir şimdi
son yaprağın dalına
dalın gövdesine
gövdenin köküne
kökün toprağına sımsıkı sarılma demi
ve
hiç bırakmamak tuttuğumuz elleri...
...
o ağaçlarını hatırlıyorum
benim yanlış okuduğum...
nede güzel paylaşmışlar yaşamı
nede güzel karşı durmuşlar
ne güzel bir isyandır bu?
...
son yola çıkışımızdır farkındamısın?
tüm limanlar başkalarına,
başka bekleyişlere satılmış,
artık hiç bir gemiyi bekleyemeyeceğiz
ve
içinde bulunduğumuz tufan...
ben yüzme bilmem
kulaçların kulaçlarım olsun
nefesin nefesim
kurtar bizi bu karanlık sulardan...
...
a&m
görsel:nehir / n.u

5 yorum:

  1. ''kocaman ve dipsiz bir torbaydı yarın''
    yarın; ancak bu kadar güzel tanımlanabilirdi...
    gerçektende ne bulursak içine tıktığımız dipsiz torba...
    elini uzattığında bazen bulamıyorsun aradığını
    veya aramadığın avucunda
    keşke
    hep iyi ve güzele dair olsa
    aramadan bulduklarımız...
    yüreğine sağlık
    sevgi ve sağlıkla...

    YanıtlaSil
  2. Harika olmuş bu serbest şiir... çok teşekkürler gerçekten resmin bir hikayesi var artık...
    yüreğine ve sözcüklerine çok teşekkürler...

    YanıtlaSil
  3. "sevme demidir şimdi
    son yaprağın dalına
    dalın gövdesine
    gövdenin köküne
    kökün toprağına sımsıkı sarılma demi"

    "sevmek zamanı" böyle nir şey heralde...

    YanıtlaSil
  4. sedencik
    ...
    öyle ama,
    yarınımıza o kadar çok doldururuzki ve gün gelir ertelediğimiz hayatımızı ararız o çöplükte,
    zaman geçmiş, vakit daralmış olur...
    ve ben yarın torbasına artık sadece umutlarımı dolduruyorum...
    ...
    sağlıkla, sevgiyle...

    YanıtlaSil
  5. nehiro
    ...
    bilirsin,
    ben kelimelerimi başıboş bırakırım onlar sevildiği tarafa sevinerek giderler
    ve sevildiklerini görmek çok mutluluk verici benim için...
    ...
    resminin bir hikayesi,
    zaten vardı ki
    sadece ben izleyici gözüyle farklı okumuş, içine duygumu katmışım...
    bu arada resminin harika olduğunu bilmem kaçıncı kez bir daha hatırlatmakta fayda görüyorum...
    ...
    iyiki...

    YanıtlaSil