22 Ekim 2010 Cuma

18:25 yolcusu


...
18:25 yolcusu
...
"boş bir kırlangıç yuvasıydı sallanan
bileğinin ucunda..."
...
ellerinin boşluğu
zemheri oluyor ellerimde,
el salladığın tipi
ve
ben dağların ötesine gidiyorum
senden,
seni bırakıp...
/ki sen
bilmezsin sensizliği,
sorma bana,
anlatamam!
sen hiç sensiz kalmazsın
bu yüzdendir ki
bu ne menem bir acıdır,
anlayamazsın!/
şehrin küçülmeye başlıyor
gözlerimi açabildiğimce açıyorum
sanki şehrin büyüyecek
ama
yinede
başaramıyorum...
...
daha demin,
daha demin
üşümüş bir serçeydi
ellerimde ellerin...
ellerim sıcacıktı,
daha demin;
on sekiz yirmi beş'te...
...
avuçlarımda
bıçak kesiği bir soğuk,
şehrin ufalıyordu
ufaldıkça
tuz zerresi olup
düşüyordu avuçlarıma,
ellerinin boşluğu
bıçak kesiği bir soğuk
avuçlarımda...
...
bir tren kalkıyor avuçlarından,
amansız bir kar yağıyor,
göz gözü görmüyor,
sen bağırıyorsun
"on sekiz yirmi beş yolcusu kalmasın!"
nolurdu sanki
anlasaydın
ben
istedimki
avuçlarını yumasın...
...
on
sekiz
yirmi
beş...
bir tren
tek yolcusu ben
kalkıyor avuçlarından...
...
son kez bakıyorum,
bileğinin ucunda
boş bir kırlangıç yuvası sallıyorsun...
saat
on sekiz yirmi beş...
...
a&

1 yorum:

  1. güzel,duygulu,vurucu...
    18.25 treni nerden gelip nereye gider onu düşündürttü akabinde:)
    sevgi ve sağlıkla...

    YanıtlaSil