22 Ağustos 2009 Cumartesi

Anne Taş Getir Gelirken Bana



"Bu gün dost yaralanmış,

Gene gönlüm hoş deyil..."


“Anne…taş getir gelirken bana” dedi küçük kız…

Sustu anne, neler demek isterdi kim bilir?

Suskunluğuna küstü annesinin.

Her zaman böyleydi anne, konuşmuyordu.

Geliyordu, dolaşıp evi baştan başa, bir süre saçını okşayıp kardeşlerinin ve en çokta küçük kızın, sonra bir kalabalığa karışıp gidiyordu kaçak gibi ve kimseler görmezdi ondan başka, kimseler konuşmazdı…

Kimseler ondan çok özlemezdi ki…

“Taş getir”

………..

Sustu…

Küstü…


Dört yaşındaydı o gittiğinde.

Herkesin bir annesi olduğunu komşu çocukları annelerine sarıldığında anlamıştı.

Üşümüştü, ağlamıştı ve yüzünü hatırlamadığı annesini başka kadınların simalarında aramıştı.

Bir gün iki çocuk koşarken düşmüşlerdi. Elleri, dizleri kanamıştı acıyordu. Diğer çocuk “Anne” diye ağlarken, küçük kız düşündü “Ben ne diye ağlamalıyım? Ben kimi çağırmalıyım” Bir kat daha acımıştı her yanı, bir kez daha kanamıştı…

Susmuştu içine atıp ağlamalarını…

Annesinden hiç korkmadı üzerini kirlettiğinde, annesi hiç kızmadı buna, hiç sitem etmedi…Oysa ……

Bilmez ne tadardı yemekleri annesinin,

Sesi nasıldı,

Ne kokardı?

İlk görüşte tanımıştı annesini, ilk rüyasında…

Karanlıktı, kerpiçler yanıyordu alevsiz, sıcaktı. Un kokusunda terliyordu, birden serinlik çöktü içine… Bir kadın oturup baş ucuna saçlarını okşadı, sonra alıp kucağına küçük kızı süt emzirdi, nede çok acıkmıştı, tutmuştu memeden bir daha hiç bırakmamacasına.

Emdikçe memeyi azalıyordu anne, emdikçe memeyi içine çekiyordu biraz daha, en son damla sütle birlikte içine dolmuştu anne…

Tebessüm tatlı ilk uykusuydu, yavaş soluk alıp veriyordu, sanki hızlandırsa nefesini içinden çıkıp gidecek gibi. Nefesi anne kokuyordu, nefesi hiçbir şey.

Ağlamadığı ilk geceydi uykularında…

En son gelişiydi annenin, “ablam” dedi, anne suskun…”Oynatmadı, beni dövdü, saçımı çekti”…ablaya döndü anne, saçlarını okşadı, öptü korkarak. Küçük kıza baktı iç çekti, gülümsedi ardından.

Bir süre kaldı öyle, yavaş yavaş geriledi karışıp karanlığa…

“Anne taş getir”

“Anne taşşş… sek sek oynayacağım”

Sustu anne,

Küstü küçük kız .

Üşüdü, sokuldu ablasına. Ablası anneye döndü o gece.

Ve o kız hiç sek sek oynamadı, taş getirecekti annesi, çizgilere düşmeyen…

Büyüdü küçük kız, büyüdü anne oldu, yüreğinde iki küçük gül goncası.

Bir boşluğa düştü bir gün, düştükçe yaralandı, kırıldı tutunmak istedikleri.

Bir uçurum kıyısında buldu kendini. Durdu, yumdu gözlerini, düşündü…

Annesi geldi, bir birlerine baktılar bir müddet.

İlk kez konuştu “Git…Ama küçük kızın senden taş isterse götürebilecekmisin?”

Sustu…

Gülümsedi anne ve kaybolurken yavaştan…

“Anne taş getir”

“Ne yapacaksın” dedi anne…

“Anne taş getir…Mavi bir denizde sektireceğim”…

Gülümsedi anne,

Kız gülümsedi…

3 yorum:

  1. Hayata anne ya da babasız başlamak 1-0 yenik başlamak gibi...zor ,çok zor.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil